Ortak Bir Uyumlanma Olarak İletişim
Kurduğumuz her iletişim kendimizi iki paralel olasılığa açtığımız büyük bir cesaret eylemidir: Bizde filizlenmiş olan bir tohumu başka bir zihne ekme ve nefes kesen ortak bir anlayış çiçeğine doğru açıldığını izleme olasılığı ve tamamen yanlış anlaşılarak solan bir yabani ota indirgenme olasılığı.
Açık sözlülük ve netlik toprağı aşılamakta büyük yol kat etmemizi sağlar fakat sonunda her zaman iletişim ikliminde öngörülemezlik vardır-en sıcak niyet bile buz gibi karşılanabilir. Yine de bir şeyler bizi bu ihtimalleri her iki elimizde tutmaya ve iletişimin güzelliğine ve dehşetine teslim olmaya iter. İletişim, insanlığın kutsal ve ebedi bir hediyesidir. Ve en kutsal ve büyülü olan şey de sonucu ne olursa olsun bu savunmasız konuşma ve dinleme sürecinde birbirimizi dönüştürmemizle neticelenir.
Canlı ve yüz yüze gerçekleşen insani iletişim özneler arasıdır. Özneler arasılık şu sıralar “interaktif” olarak isimlendirilen ve makineler aracılığıyla gerçekleşen uyarı-tepkiden çok daha fazlasını içerir. İnsani iletişim hiçbir şekilde uyarı-tepki ya da önceden kodlanmış gönderme ve alma şeklinde gerçekleşen mekanik bir değişim değildir. Özneler arasılık müşterektir. İki bilinç arasındaki süregelen bir değiş tokuştur. A ve B kutusu ve aktif ve pasif özne arasında gerçekleşen rol değişiminden ziyade her zaman iki taraf için de geçerli olan devamlı bir özneler arası haldir.
Eğer iki sarkaçlı saati bir duvara yan yana asarsak yavaş yavaş birlikte salınmaya başlayacaklardır. Duvardan yaydıkları küçük titreşimleri alarak birbirlerine senkronize olurlar.
Yaklaşık aynı aralıklarla birlikte salınan herhangi iki şey eğer fiziksel olarak yan yana koyulurlarsa zamanla tam da aynı aralıklarla titreşme eğiliminde olacaklardır. Şeyler tembeldir. İşbirliği içinde titreşmek, muhalefet halinde titreşmekten daha az enerji gerektirir. Fizikçiler buna güzel ve ekonomik bir müşterek uyumlanma süreci derler.
Tüm canlı varlıklar salıngaçtır. Hepimiz titreşiriz. Amip ya da insan, titreşimdeyiz, ritmik olarak hareket ederiz, ritmik olarak değişiriz; tempo tutarız. Mikroskobun altındaki amipte bunu görebilirsiniz; atomik, moleküler, hücre içi ve hücresel seviyelerdeki frekanslarda titreşirler. Bu daimi, hassas ve kompleks çarpıntı hayat sürecinin kendini bize görünür kılmasıdır.
Biz, devasa ve çoklu hücresel varlıklar, bedenlerimizde ve çevremizde gerçekleşen milyonlarca farklı salınım frekanslarını ve bu frekanslar arasındaki etkileşimleri koordine etmek zorundayız. Çoğu koordinasyon bu titreşimleri senkronize etmek ve bu atışları usta bir ritime katmakla etkilenir.
İki sarkaç gibi iki insan da daha kompleks süreçlerden geçerek müşterek bir şekilde birbirine uyumlanabilir. Başarılı insan ilişkileri ortak katılımı içerir yani uyumlanmayı. Eğer bu yoksa ilişki ya rahatsızlık verir ya da felaket haline gelebilir. [...]
Dinleyiciye bir kelime söylediğinde konuşma bir eylem haline gelir ve bu da müşterek bir eylemdir: dinleyicinin dinleme eylemi konuşmacının konuşmasını sağlar. Bu ortak bir paylaşımdır, özneler arasıdır: Konuşan ve dinleyen birbirine kenetlenir. Amipler kendilerinden bir şeyler paylaşırken de fiziksel olarak aynı derecede sorumluluk alırlar.
Konuşmacılar ve dinleyiciler arasındaki ortak iletişim güçlü bir eylemdir. Her bir konuşmacının gücü dinleyicilerin onlarla uyumlanmasıyla artar. Bir topluluğun gücü konuşmadaki müşterek uyumlanmayla büyür ve çoğalır.
Bu yüzden söz söylemek sihirlidir. Kelimelerin gerçekten de gücü vardır. İsimlerin gücü vardır. Kelimeler olaylardır, bir şeyler yapabilirler, bir şeyleri değiştirebilirler. Hem konuşmacıyı hem de dinleyiciyi dönüştürürler; iki taraf arasındaki enerjiyi, anlayışı ve duyguları besler ve çoğaltırlar.
Tefekkür soruları: Ortak uyumlanma sana ne ifade ediyor? İletişiminde ortak uyumlanmayı hissettiğin kişisel bir öykünü paylaşabilir misin? Ortak uyumlanmada kalmanda ne yardımcı oluyor?